Babamdan mirastır bana gazetecilik. Son 1 yılda çok aktif yazılar yazamasam da gündemi hep takip ettim, sevdiklerimle konuştum, sordum bilmediğimi öğrendim. Hem kendimin hem ailemde yaşadığımız sağlık sorunları spor yazılarımdan biraz uzak kalmama neden olsa da çok şükür şimdi kaldığım yerde devam edeceğim.
Ülkemiz sporun, özellikle futbolun önünde yıllardır duran görünmez ama son derece etkili bir duvar var: Uluslararası ambargolar.
Kulüplerimiz, FIFA ve UEFA’ya bağlı organizasyonlara katılamıyor, başka ülkelerin takımlarıyla resmi maç yapamıyor. Bu izolasyon sadece sportif rekabeti değil, aynı zamanda maddi kaynaklara erişimi, sponsorlukları ve futbolcu gelişimini de sekteye uğratıyor.
Peki bu şartlar altında ne yapılabilir? Cevap aslında oldukça net: Üretmek zorundayız.
Bugün dünya futbolunda söz sahibi olan birçok ülke ve kulüp, başarısını kendi öz kaynaklarına dayandırıyor.
İspanya’nın Athletic Bilbao’su sadece Bask bölgesinden oyuncularla mücadele ediyor.
Ajax, altyapısından çıkardığı oyuncularla Avrupa devleriyle yarışıyor.
Bu örnekler de bize gösteriyor ki ambargo gibi bir engel varsa, ihracat yap, genç yetenekler yetiştirelim, onlara değer verip onları parlatalım ve sonra dünyaya açılmalarını izleyelim.
Kulüplerimiz artık günü kurtarma anlayışını geride bırakmalı. Transfer yapılan futbolculara ödenen ücretleri duyuyoruz ve gerçekten hayret içinde kalıyoruz.
Bu paralar nerden bulunuyor da bu kadar rahatça transfere veriliyor?
Transferle değil, eğitimle rekabet etmeliyiz. Bunun için de kulüplerin en büyük önceliği altyapıya yatırım yapmak olmalı. Modern antrenman sahaları, akademiler, sporcu yurtları ve eğitim programları oluşturulmalı.
Kulüpler, gençleri sadece futbolcu değil, aynı zamanda birey olarak da yetiştirmeyi hedeflemeli.
Bununla birlikte, kulüplerin gelir getirici projelere yönelmesi artık bir lüks değil, bir zorunluluktur. Kendi spor okullarını kurmak, tesislerini halka açık hale getirip değerlendirmek, sosyal tesisler gibi projelerle hem sporcuya alan yaratmak hem de kulübe düzenli gelir sağlamak mümkün.
En güzel örneklerden biri de Doğan Türk Birliği oldu son yıllarda.
Ambargoların kalkması yakın vadede zor görünse de, bu durum bizi çaresiz kılmamalı. Aksine, bu izolasyonu bir direnç noktası, bir motivasyon kaynağı haline getirmeliyiz. Çünkü biliyoruz ki başarı, her zaman en rahat şartlarda değil; en zorlu şartlarda vazgeçmeyenlerin oluyor.
Eğer biz üretirsek, sabredersek ve inşa edersek, KKTC futbolu kendi yolunu çizer.
Metin Delideniz